CEMAL ÇALIŞKAN & HAKKIMDA
Eğitimci, İlâhiyatçı, Araştırmacı, Şair ve Yazar: Cemal Çalışkan
10 Mart 2017 Cuma
18 Şubat 2017 Cumartesi
Özel Büro İstihbarat Grubu "Cemal Çalışkan: BAŞKANLIK SİSTEMİ'NİN İLHAM KAYNAĞI KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN VE OSMANLI’DA YÜKSELME DÖNEMİ" Ankara, 17 Şubat 2017 - Cuma
TARİH: YAZAR Cemal ÇALIŞKAN; "BAŞKANLIK SİSTEMİNİN İLHAM KAYNAĞI KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HAN VE OSMANLI'DA YÜKSELME DÖNEMİ"

BAŞKANLIK SİSTEMİ'NİN İLHAM KAYNAĞI KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN VE OSMANLI’DA YÜKSELME DÖNEMİ
Cemal ÇALIŞKAN
Bu yazıyı, bu dönemde yapılanlarla birlikte düşünerek okuyalım.
İslam’ın ilk sosyoloğu İbni Haldun’dur. Geniş bir coğrafyalara seyahat yaparak, uğradığı toplumlar üzerinde gözlem ve incelemelerde bulunmuştur. Bununla ilgili 2. Cilt mukaddime ismiyle eser yazmıştır. Bu eserde diyor ki “Devletler, insanlar gibidir. Doğarlar, yaşarlar, büyürler sonunda ölürler.
Devlet insan organizması gibidir.
Çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık dönemleri vardır. Gecenin en karanlık olduğu zaman, aydınlığa en yakın olduğu andır. Osmanlı, en zirvede olduğu dönemde, düşüşe geçtiği zaman olmuştur. Avrupalılarca, Kanuni, Muhteşem Süleyman olarak bilinir. Osmanlı tarihçileri de yaptığı kanunlar sebebiyle, Kanuni sıfatıyla isimlendirmişlerdir. Osmanlının onuncu padişahıdır. Meşhur Joseph Von Hammer, Meşhur ismiyle Hammer “Kanuni hakkında yazdığı tarihte, bilgiler verir.
Meşhur Devlet adamı Koç’u beyin yazdığına göre, İmparatorluğun talihi bu dönemde ters dönmüştür. Sonraki gelenler de, bu kötü talihi daha da artarak devam etmiştir. Kanuni Sultan hakkında şu bilgiler verilir.1-Hicri 10. yılda doğması, 10. padişah, 10 tane çocuğa, 10. Sadrazama 10. Defterdara, 10. nişancıya, 10 tane büyük Fakih, 10 tane Şaire, 10 büyük şehir ’in Fethine,10 tane Cami yapmak üzere, büyük eserlerin inşasına, imza atmıştır.
Babası Yavuz, Şam’da Muhiddin’i Arabî’nin Türbesini, kendisi de, Bağdat’ta İmamı Azam ve Abdülkadir Ceylanının kabrine türbe yaptırmıştır. Kanuni sultan Süleyman 46 yıl Padişahlık makamını işkâl etmiştir. Fakat devamlı cephelerde, savaşlarla uğraşmış, hatta son nefesini bile cephede vermişti.
Bu nedenle büyüklüğü hak eden Padişahların en önde gelenlerindendir. Fakat sonradan yazacağımız gibi ilk defa olumsuz uygulamalar da, bu büyük padişahın döneminde devlete girmiştir.
Kanuninin Yaptığı kanunlar:
1- Önce devletin 250 sancağını 20 vilayet altında topladı.
2- İşlenen suçların bazısını paraya çevrilmesi kabul edildi. En yüksek para çevrisi bin-otuz bin arasındaydı.
3- Kadını dağa kaçıranın, öldürmenin, dövmenin, sövmenin, sakal koparmanın ve yaralamanın karşılıkları belirlenmişti. Ayrıca zarar görenlerin para karşılığında isterse, davasından vaz geçebilmesi kabul edilmiştir.
4- Hırsızlık, içki içmek, haydutluk, yol kesmek, çapulculuk yapmak, hayvanlara eziyet yapmak gibi suçların, cezalarına da yer verilmiştir. 5- Bu gün belediyelerin yaptığı pazarda, satıcı alıcı ilişkileri, fiyatların görülebileceği yerlere asılması, işçilerin alacağı fiyatlarda düzenlenmiştir.
Devlet adamı Koç'i beyin yazdığı risalede:
1-İlk defa Devlete rüşvet, Kanuninin damadı Sadrazam Rüstem Paşa tarafından sokulmuştur. Ondan sonra gelenler de devlet görevlerini, parayla satılır hale getirmiştir.
2- Devlet toplantılarına, önceki Padişahlar direk katılırken, Kanuni Sultan Süleyman kafes arkasından izlemekle yetinmiştir. Bu da halk arasında uğursuzluk sayılmıştır.
3- Kanuni bazı yetkilerini Sadrazama devretmiştir.
4- Başta İsraf olmak üzere, devletin her görevlisi bu israfta bir biriyle yarışır olmuştur. Sarayın İsrafı ise çok daha büyük olmuştur. Bu kadar büyük işlerin hakkından gelen Kanuni, kadınlara karşı zaafı vardı. Bu nedenle tahtın en seçkin varisi olacak oğlu Mustafa’yı karısı Hürrem Sultanın teşvikiyle boğdurtmuştur. Nedeni ise, dedikodulara kulak vermesi ve inanmasıdır.
İmparatorluğun geleceğinde büyük rol oynayacak olan Şehzade Mustafa ve Beyazıt’ın idam ettirmesi, büyüklüğüne yakışmamıştır. Böylece devlet, şehzadelerin en zayıfı olan şehzade, Sarı Selime kalmıştır. Şehzadelerle beraber, onların çocuklarının da öldürülmesi emrini vermiştir. Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi, halk ve Yeniçeriler arasında büyük üzüntüye sebep olmuştur. Bu sebeple asker arasında isyanlar baş göstermiştir. Ancak isyanlar, çok ağır cezalarla engellenebilmiştir.
Şehzadenin ölümü üzerine “Taşlıca Yahya” ismiyle şöhret bulan şairimiz bir mersiye yazmıştır. Damadı Rüstem paşa, bunu hazmedememiş, Şairin öldürülmesi için Padişah’tan izin istemiş, fakat alamamıştır. Bunun üzerine Şaire tuzak kurmuş, yanı çağırmış aralarında şu konuşmalar olmuştur.”
- Sen padişahın emrine karşı, halkı isyana teşvik mi ediyorsun?
- Hayır, biz Padişahımızla birlikte şehzademizi astık. Fakat arkasından da ağladık” demesi üzerine serbest bırakmıştır. Fakat kendisine verilen vakıfları alarak, bir nevi fakirliğe sevk etmiştir. Devlette görülmeyen olumsuz şeyler, Kanuni Sultan döneminde yaşanmıştır. Yaptığı güzel ve mükemmel özellikler yanında, diğer padişahlarda olmayan zayıflıklar kendisinde görülmüştür.
Batılı Hıristiyanlara verilen kapitülasyonların, sonraki dönemlerde devletin başına çok bela olduğunu biliyoruz. Bu dönemde devlete giren “Rüşvet” bugün de devletin başına bela olmaya devam ediyor. Bu rüşvet halkın ve devletin yozlaşmasında en büyük neden olduğunu görmekteyiz. Tayyip beyle birlikte çav çavlı camiler, saraylar, uçaklar, gereği olmayan kurum görevlilerine lüks araçlar tahsis etme, biraz Kanuni dönemi andırıyor. Sen uçağını üretemiyor, askeri malzemeyi dışarıdan alıyorsun, vatanı savunmak için gerekli olan mühimmatın yok. Ülkenin güvenliği her geçen gün tehlikeye gidiyor.
2 Şubat 2017 Perşembe
HAYATIM VE HATIRATIM HAKKINDADIR & CEMAL ÇALIŞKAN
HAYATIM VE HATIRATIM
HAKKINDADIR
CEMAL ÇALIŞKAN
Anadolu’nun
kırsal bir köyünde 24 Nisan 1953 tarihinde güzel mevsim Baharda dünyaya
gelmişim. İlçemiz Ahırlı olup Toroslar dağlarının Kuzeyine kurulmuş, köyümüzde
İlçenin kuzeyindedir. İlçemizin ismi,
Osmanlı atlarının yetiştirdiği çiftliklerin bulunmasındandır. Beni dünyaya getiren Garip anam, beni dünyaya
getirdiği 24 Nisanda 2009 yılında hirete intikal etmiştir.
Ruhu şad olsun.
Köylerde
hayat zordur. Köyün erkekleri gurbette, kadın ve çocuklar köydeki işleri
yaparlardı. Köyde en önemli işler, çiftçilik ve hayvancılıktı. Bir de kışın
ısınmak için yakılan odunlardı. Biz çocuklar orakla ekin biçme, dağlarda hayvan
gütme vaz geçilmez görevlerimizdi. Çocukluğumuz her çocuk gibi, komşuların
meyve bahçe ve bostanlarında aşırmalarımızda olmuştur. Çocukluğumda köpeklerle fazlaca içlidışlı
olduğum bilinir. Özellikle Yayla ile köyün arası bir saatten daha uzaktır.
Yaylaya giderken yolumuz dağdan geçerdi. Bu nedenle çoğu kez kurt ve tilkiye
çokça rastlamak olağandı. Bu nedenle yaylaya giderken köpeksiz yola düşmezdim.
Köyümüz ilçeye 8 km uzaklıkta olup bir
Karakeçili Yörük köyüdür. Köyün ismi bademlidir. Atalarımız Orta Asya’dan
geldiğinde, köyün kurulduğu yerler orman ve badem ağaçlarıyla kaplıymış. Atalarımız yerleştikleri yere Orman köyü,
yerine bademli demişler. Köy olunca da, köyümüzün ismi Bademli olmuştur. Köyümüz,
Osmanlının bir döneminde, çokça koyun ve keçi ve çiftlikler varmış. Osmanlıya köyün, vergi verdiği Tarihi kayıtlarda
bulunmaktadır.
İçinde
doğduğum ev, ana babamla birlikte ikisi kız dört oğlan olup sekiz kişilik bir
evde büyüdüm. Altı kardeşten üçüncüsü bendim. Ana babam okul okumamışlar.
Kardeşlerimin hepsi İlkokul mezunudur. Çocukluğum güzel geçti, hatırımdan
çıkmayan olaylar bayramlardı. Köyde her sülale ait odalar vardı. Bayramlarda,
buralarda bütün sülale toplanır, büyükler, gençler ve çocuklar için ayrı sofra
kurulur. Yemek yemeye hep birlikte başlanır, bitince de dua ile sona ererdi.
Sonra odada olanlarla önce bayramlaşılır, sonra bütün çocuk ve gençler bütün
köy odalarındakilerle, bayramlaşılırdı.
Tahsilimi
köyümde yaptım. Okurken baharda kırlara okul gezileri yapılır, komşu köy
çocuklarıyla güreş yapardık. Okul bitince köyün diğer çocukları gibi, İstanbul’a
çalışmaya gittim. Köye dönüşümde, bir müddet Bozkır ilçesinde Kuran Kursuna
gittim. Oradan Afyon ilinin Bolvadin ilçesinde İmam Hatip lisesini 1973_74
yılında bitirdim. Yaz tatillerinde bütün tahsilim boyunca, İstanbul’da seyyar
satıcılık yaparak okudum. Şu gerçeği de söylemeyi vazife biliyorum. İmam Hatip
ve Kuran Kursunda okuyanların çoğu, doğdukları ev ve ailelerinden daha fazla bu
toplumdaki hayır sahiplerine borçları vardır. Çünkü onların geçimlerini bu t hayır
sahipleri karşılamıştır.
979 yılında İstanbul, Ortaköy Eğitim
Enstitüsünü bitirdim. Sonra Ankara’ya görev nedeniyle gittim. Orada görevdeyken
1985_86 yıllarında Dil Tarih Fransızca bölümüne devamdan sonra terk ettim. Akabinde
1988 yılında Ankara ilahiyat fakültesine kayıt olup 1993 yılında oradan mezun
oldum. 1993 yılından itibaren Milli Eğitim bakanlığında öğretmen olarak görev
yapmaya başladım. 2006 yılında en son görev yaptığın K. ören etlikteki bir
ilköğretimden emekli olup memleketim olan Konya’ya yerleştim halen orada
oturmaktayım.
Yazı
hayatıma gelince İlkyazım, Konya’da yayınlanan Oku mecmuasında, ilk şiirim,
Ezanla ilgili olup Türkiye gazetesinde 1979 de yayınlanmıştı. Okuyucudan ilk
aldığım mektup da bu sırada bir asker kardeşimden olmuştu. Haftalık
yazı yazmaya Bozkır Postasında 1997_98 yılında başlayarak 2014 yılına kadar
sürmüştür. Ankara’da yayınlanan Anayurt gazetesinde 2000 yılından 20013 yıllarında
haftalık yazılarıma devam ettim. 2013 yılında 6 ay kadar Konya’da Yayınlana
Real gazetesinde yazılarım yayınlandı. Basılmış olarak bir şiir kitabı ve
eğitimle ilgili olarak lisans tezim basılmıştır. Söz unutulur, yazı ise baki
kalır. Bu nedenle yazdıklarımı ve tecrübelerimi yararlı olur niyetiyle, kitap
haline getirmeyi düşünüyorum.
"CEMAL ÇALIŞKAN" KİM'DİR? NERELİDİR? NE İŞ YAPAR?.., İŞTE: KISA ÖZGEÇMİŞ
CEMAL ÇALIŞKAN
KISA ÖZGEÇMİŞ
Anadolu kırsalının
(Konya İli, Bozkır İlçesi) ücra bir köyünde 24 Nisan 1953 tarihinde Dünya’ya
gelmişim. Beni dünyaya getiren Garip Anam, doğumu müteakip aynı gün 24 Nisan da
Ahiret’e intikal etmiş. Ruhu şad olsun.
Köylerde
hayat zordur. Köyün erkekleri gurbette, kadınlar ve çocuklar köydeki işleri
yaparlardı. Bizim çocukluğumuzda, orakla ekin biçme, dağlarda hayvan gütme vazgeçilmez
işlerimiz ve görevlerimizdendi. Çocukluğumuzda, bütün çocuklar gibi, komşunun
meyve ve bostanlarında eğlenceli ve heyecanlı aşırmalarımız oldu. Köyde iken Köpekleri
fazla sevdiğim ve genellikle onlarla vakit geçirdiğim söylenir.
Bizim
orada Yayla ile köyün arası bir saatten biraz daha uzaktı. Köy yolumuz dağdan ve
ormandan geçtiği için çoğu kez kurt ve tilkiye rastlamak mümkündü. İşte bu
nedenle Köy dışına, bağa, bahçeye, tarlaya, yaylaya giderken köpeksiz yola
düşmezdim.
İlçemiz,
Osmanlı atlarının yetiştirildiği Toros dağlarının Kuzeyinde yer alır.
Köyümüz
ilçeye 8 km
uzaklıkta olup bir Karakeçili Yörük köyüdür.
Köyümüzün
ismi bademlidir.
Atalarımız
Orta Asya’dan gelmiş olup, köyün kurulduğu eski yeri ormanlarla ve badem
ağaçlarıyla kaplıymış. Atalarımız yerleştikleri yerde badem ağaçlarının çokluğu
nedeniyle. “Bademli Köyü” demişlerdir. Osmanlı döneminde, köyde hayvancılık
hayli ileri olduğundan buralarda geniş, verimli ve özellikle hayvancılık
yapılan büyük çiftlikler varmış.
Köyün
Osmanlı’ya vergi verdiğine dair Tarihi kayıtlar mevcuttur.
İşte doğum yerim burası olup
altı kardeşten üçüncüsüyüm.
İlkokulu
köyümde, okul bitince köyün diğer çocukları gibi İstanbul’a çalışmaya gittim.
Köye
dönüşümde bir müddet Bozkır ilçesinde Kuran Kursunda okudum. Oradan sonra Afyon
İli “Bolvadin İmam Hatip Lisesi”ni 1973_74 yılında 6. ve 7. Sınıfı aynı senede
vermek suretiyle, okuldan 6 yılda mezun oldum.
Müteakiben 1979 yılında
Ortaköy eğitim Enstitüsünü bitirdim.
Görev
nedeniyle Ankara’ya gittim. Ankara’da görevde iken; Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih Coğrafya Fakültesi, Fransızca bölümüne fiilen 1,5 yıl devam ettikten
sonra terk etmek durumunda kaldım. Akabinde Ankara ilahiyat fakültesinden 1993
yılında mezun olup Diyanet İşleri Başkanlığı nezdinde olan görevimi, Milli
Eğitim bakanlığına naklen geçerek kurum değiştirdim.
İlkyazım, Konya’da yayınlanan
OKU mecmuasında yayınlandı.
Büyükçekmece
lisesinde görevliyken Ezanla ilgili ilk şiirim Türkiye gazetesinde 1979 de
yayınlandı. Okuyucularımdan aldığım ilk mektup da bu sırada Edirne’de Vatani
Görevini yapan bir asker kardeşimden gelmişti.
İlk sürekli haftalık yazı
yazmaya Bozkır Postasında 1997_98 yılında başladım.
Bu
yazılarım 2014 yılına kadar sürdü. Konya’da Yayınlana REAL gazetesinde sürekli olarak
6 ay kadar yazdım. Ankara’da yayınlanan Anayurt gazetesinde 2000 yılından 20013
yılına kadar haftalık makaleler yayınladım.
Basılmış
eserlerim, ilahiyatı bitirdiğimde “oyunla eğitim” isimli bitirme tezim.
Şiirlilerim
ise, “bozkırın sesi” ismiyle yayınlanmıştır.
Söz unutulur, yazı ise baki kalır.
Bu
nedenle; Bilgi, birikim ve tecrübelerimi (deneyimlerimi) yararlı olur niyetiyle
insanlarla paylaşmayı uygun buldum.
30 Ocak 2017 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)